CİNAYET

Jack. O dünyanın en acımasız adamıydı. Önüne çıkan herkesten nefret ederdi. Ve kendisine görünen kişilere zarar vermeden yaşayamazdı. Bugüne kadar elinden kurtulabilen olmamıştı. Tüm canlılara zarar vermekten, işkence etmekten büyük bir zevk duymaktaydı. Zaman zaman kendisine de zarar veriyordu. Aklında sadece insanlara zarar vermek, işkence etmek ve öldürmek vardı. Başka bir şey düşünemiyordu. Ama artık yaşadığı çevrede zarar verebileceği hiç kimse yoktur. Issız bir dağ evinde, ormanın ortasında yaşamaktaydı. Dışarıdan bir canlı sesi duyması halinde hemen tetiğe geçerek avlanmak isterdi. Yaklaşık 3 gündür rüzgar ve yaprak seslerinden başka bir ses gelmiyordu kulağına. Artık kan istiyordu. Evden çıkarak biraz ormanın derinliklerine doğru indi. Hava kararmaya yakın akşam vakitleriydi. Ayakkabısının yere değmesiyle birlikte kuru yaprakların çıkarttığı çıtırtı sesleri bile ürkücü durumdaydı. Kuru yapraklar dahi onun ne kadar korkunç bir insan olduğunun farkındaydı sanki. Gözleri bir şahin kadar keskin, kulakları ise baykuş kadar uzağı detaylıca duyabiliyordu. Bir sesler duymaya başlamıştı. Hemen ağacın yanına çömelerek dikkatini o sese vermeye başladı. Sesin geldiği tarafı çoktan anlamış gözlerini dikmişti. Dikkatlice baktıktan sonra ileride kamp yapmaya gelmiş 4 genç gördü. Sessizce yanlarına gitmek üzere yola koyuldu. 
Her zamankinden farklı bir plan düşünüyordu. Genelde gördüğü canlıyı hemen etkisiz hale getirerek evine götürür ve işkence ederdi. Ama bu sefer aklındaki planı şeytanın bile yapmaya gönlü el vermezdi. O şeytandan daha kötüydü. Önce yanlarına yaklaşıp yardımcı olmak isteyerek aralarına katılmaya çalışacaktı. Ancak simsiyah giyimiyle zaten ürkütücü görünüyordu. Planının tutup tutmayacağı  umrunda bile değildi, açlıktan ölmek üzere olan bir vampir gibi hızla yanlarına gitmeye devam etti. İyice yaklaştıktan sonra onların turist olabileceklerini düşündü. Yanlarına geldikten sonra; 
“Hey, siz turist misiniz?” diye sordu normal bir ses tonuyla. Gençlerden uzun boylu olan, 
“Evet, buraya kamp yapmak için geldik bir arkadaşımız burayı önerdi, umarım yasak değildir. Bilginiz var mı nasıldır buralar?” diye sordu. 
Jack, kendi evinin olduğu tarafı göstererek;  “iyidir, şu tarafta da oldukça eski tarihi bir kilise var, burada işinizi bitirdikten sonra sizi gezmeye gönderebilirim ben o taraflarda yaşıyorum.” dedi.  
Uzun boylu genç; “Çok iyi olur, isminiz neydi bu arada?” diyerek tanışmak için Jack’e yanaştı. 
Jack, “ Benim ismim Jack, ya sizin isimleriniz neler?” diye sordu. Uzun boylu genç, “Benim Isaac,” dedi önce kız arkadaşını sonra diğer arkadaşlarını göstererek; “ Maria, Tom ve Lorrie” arkadaşlarını tanıttı. 
Jack onların çadır kurmalarına ve yerleşmelerinde yardımcı oldu. O güne kadar hayatında ilk defa iyilik yapıyordu. Bu dörtlü gruba kendilerini sevdirmeyi başarmıştı. Gençlerinde orayı bilen birilerini bulduklarını, rahat rahat gezip vakit geçireceklerini düşünüyorlardı. O yüzden yüzleri gülüyordu. Ancak Jack için hepsi birer akşamlık yemek gibiydi. Yaklaşık bir saat kadar sonra hava kararacaktı. Jack bunu söyledi ve; “Gelmek üzereyiz evim hemen şurada, yorulmuşsunuzdur, size yiyecek bir şeyler ayarlayayım, şömineyide yakarız karşısında dinlenirsiniz. Evim çok güzeldir.”  Herkes mutlu görünüyordu.  Havanında hafiften kararmasıyla birlikte ortam sessizleşmeye başlamıştı. Yine aynı şekilde sadece adım seslerinden başka bir ses yoktu. Lorrie biraz tedirgin görünüyordu. Jack’i hiç gözü tutmadı. En başından beri Tom’a gitmeyelim dercesine bakışı vardı. Ama Isaac’e güvenerek kendilerini ona bırakmışlardı. 
Eve oldukça yaklaşmışlardı. Kapının önüne geldiklerinde Jack kapıyı açtı, içeri girdi. Kapıyı sonuna kadar açarak misafirlerini içeri davet etti. Gençler içeri doğru yürürlerken etraflarına bakıyordu. Jack ise en arkalarında kaldı. O hain planına başlamak üzereydi. Hemen kapıyı kilitledi. Cebinden bıçağını çıkarıp açtı, önündeki Tom’un kalçasının sağ tarafına acımasızca sapladı ve hiç bekletmeden çıkarttı.. Acı ve kanlar için yere yığılan Tom’un çığlıkları evin içinde yankılanmaya başladı. Ne olduğunu şaşıran diğer gençler ne yapacaklarını bilemeyerek şaşkınlıkla olanlara bakakaldılar. Isaac; “Neler oluyor?” demesiyle birlikte Jack’in bıçağını fırlatarak Isaac’in sol dizine saplaması bir oldu. Isaac’de acı içinde yere bıraktı kendisini. Kızlar çığlık atıyordu ama burada onların sesini duyabilecek hiç kimse yoktu. Jack iki erkeği de etkisiz hale getirmeyi başarmıştı, ikisi de kıpırdayamıyordu. Jack işini garantiye almak için Isaac’in yanına giderek sapladığı bıçağı çıkarttı. Hiç düşünmeden diğer dizine bıçağı saplayıp çıkarttı. Kızlar Jack’in kafasına vurmak için bir şey arıyorlardı ama korkudanda bir şey yapmaya cesaret edemiyorlardı. Jack bu kez Tom’a doğru yürüdü zaten kıpırdayamayan Tom’un ayak bileklerini kesmeye başladı. Jack, Lorrie ve Maria’ya baktı. İkisi de çok beğenmişti. Sakin ve dikkatli bir şekilde kızların üzerine doğru yürümeye başladı. Kızlar korkudan birbirine sarılıyordu. Jack’in yaklaştığını gördükçe korku çığlıklarıyla birlikte iyice ağlamaya başladılar. Jack ikisine de birer tokat attı. Bir eliyle birisinin saçını, diğer eliyle diğerinin saçına yapışarak sürüklemeye başladı. Onları sürükleyerek mutfağa götürdü. 
Jack sürükleyerek getirdiği kızları tezgahın üzerine doğru kaldırıp bıraktı. Üstlerini yırttı. Ama kızlar rahat durmadıkları için tekrardan ikisine de tokat attı. Durmak bilmeyen kızlar için Jack iyice sinirlendi. Rahat durmaları için ardı ardına tokat atmaya başladı. Kızlar acıdan bayılacaklardı. Jack onları bağırmamaları ve rahat durmaları konusunda uyardı. Jack; “ Size yaşamanız için sadece bir şans vereceğim, dediklerimi yaparsanız size hiç zarar vermeden gitmenize izin vereceğim. Ama dediklerimi yapmazsanız hayatınızın son saatlerini büyük acılar çekerek ölüp gideceksiniz. “ Kızlar birbirine bakarak bu anlaşmayı kabul ettiler. Jack; “güzeeeel” diyerek kızların başlarını okşadı. Ve ekledi; “ Maria’ya bakarak  Isaac’in penisini kesip getireceksin, sonra gitmekte özgürsün, düşünmeden üç dakika veriyorum. “ dedi. Ve Lorrie’i Maria’nın yanından alarak sandalyeye oturtup çekmeceden aldığı iplerle bağladı. Maria bu istek karşısında şaşkınlık içinde ne yapacağını düşünmeye başladı. Hızlı ve doğru bir karar vermesi gerekiyordu. Ya sevdiği adamın penisini kesip bu cani adama getirecekti. Ya da acı içinde burada ölmeyi bekleyecekti. Biraz daha mantıklı düşünmeye başladı. Isaac zaten acı ve kanlar içinde yerde kıvranıyor kıpırdayamıyordu, zaten burada ölüp gidecekti. Kurtulmak için tek şansı olan bu cani adamın isteğini yerine getirerek bu şansı değerlendirmeyi deneyecekti. “Kabul ediyorum.” diyerek atıldı öne. Jack bir bıçak uzattı ve, “seni izliyorum, gidip kesip geleceksin. en ufak bir tereddüt ve düşündüğünü görürsem anlaşmayı bozarım” dedi. Maria başını sallayarak bıçağı aldı ve Isaac’in yanına doğru yürümeye başladı. Isaac ile göz göze gelmemeye çalışacaktı ama bu mümkün değildi.  Maria başını yana gözlerini Isaac ‘in alt kısımlarına kaydırarak onunla göz göze gelmeden işini halletmek üzere işlemine başladı. Isaac’in ayakları çalışmıyordu ama kolları tutuyordu o yüzden Maria’ya karşı koyabiliyordu. Maria ve Isaac arasında bir kavgaya dönüştü bu. Ama Maria yoldan çıkmış gibi saldırmaya başlayarak Isaac’in pantolonunu indirmeyi başarmıştı. Isaac’in gücü bitmek üzereydi el kol atışmalarından dolayı Maria’nın elindeki bıçak onun kollarında yaralara neden olmuştu. Bu da ona engel olamamasını sağladı. Maria acımasızca Isaac’in penisini tutup kesti. Bir yandan çığlıklar atıyor, bir yandan ağlıyor bir yandandan Jack kadar cani olabilmeyi başarıyordu.. 
Jack ise uzaktan komedi filmi izler gibi gülerek izliyordu olanları. Maria penisi aldı ve Jack’in yanına gidip uzattı. Jack alay edercesine “ Ben ne yapacağım bu küçücük şeyle ? “ dedi. Maria: “ istedin bende yaptım, bizi bırak artık”  dedi. Jack: “ Seninle daha işim bitmedi ki.  Maria, “ Ne istiyorsun daha? “ Jack; “ elindekini Lorrie ‘ye yedireceksin. “ dedi. Maria Lorrie’ye döndü. Gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüştü. Zaten o an bağırıyor olduğu için ağzı da açıktı. Maria düşünmeden elindeki ufak penisi Lorrie’nın ağzına tıkıştırdı. Ve tükürmemesi için elini ağzının önünden çekmedi. Lorrie tükürmek için uğraşıyor ve bağlı olduğu sandalyede tepiniyordu. Maria onu kontrol etmekte zorlanıyordu. Yeterince yorgun düşmüştü artık ne yaptığını o da bilmiyordu. Sevdiği adamın penisini kesip kız arkadaşına o şekilde yedirmeye çalıştığının farkında değildi. 
Jack gözlerini Isaac ve Tom’un olduğu tarafa doğru çevirdi ikisininde kan kaybından oracıkta son nefeslerini verdiğini gördü. Maria ve Lorrie ‘i o şekilde bırakarak yanlarına gitti. İkisi de cansız bir şekilde yerde yatıyordu. Ev resmen bir kan havuzuna dönmüştü. Jack etrafına dönüp bakarak cennetteyim galiba, evimin her gün böyle olmasını istiyorum diyordu. Uzaktan Maria ve Lorrie’yi izlemeye başladı. Jack Maria’ ya bu yaptıklarından dolayı aşık olmuştu ama böyle bir kadınla da yaşamanın mümkün olmayacağının farkındaydı. Yanlarına giderek bu tantanaya son vermek istemişti. Önce Lorrie ‘yi çözdü. İkisini de dövmeye başladı. Jack’in hesaba katmadığı bir şey vardı. Jack’in duygularının olmadığı gibi artık o kadar yaşanan şeyden sonra kızlarında duygularının olmadığını unutuyordu. Maria yediği tokat sonrasında yerdeydi.  Kıpırdamıyordu. Jack’in ona yaklaşmasını bekledi. Gözü arkadaydı. Jack’in Lorrie’yi Maria’nın üzerine itti, Maria dönerek aniden bıçağı kalbine sapladı. Onu Jack olduğunu düşündü. Ama iş işten geçmişti. Bıçak Lorrie’nin kalbine saplanmıştı. Jack bu durum karşısında Maria’nın boğazına yapıştı ve nefesi kesilene kadar sıktı. Tam ölecekti ki bıraktı. Lorrie’nin kalbinden çıkarttığı bıçak ile Maria’nın meme uçlarını kesti. Maria Jack’e engel olamıyordu. Gücü yetmiyordu. O bıçağı doğru yere saplamış olsaydı şu an kurtulmuş olacaklardı ama başaramadı. Evin her yerini devasa bir kan kokusunu sarmıştı. Maria’nın memesinden akan kanlar ile acı içinde hala bir kurtulma yolu arayışlarındaydı. Mutfağa kadar koşabilecek bir fırsat kolluyordu. Jack’in penisine attığı tekme ile birlikte mutfağa doğru koşup çekmeceleri hızlıca karıştırmaya başladı. Eline geçen bir bıçağı alıp arkasından koşan Jack’e salladı kolundan yaralamayı başarmıştı Jack’i. Aralarında iki metre kadar mesafe vardı. Maria yeniden tam koşmaya başladığı vakit Jack bıçağını salladı ve ıskaladı. Maria’nın koşuya başlama zamanlaması mükemmeldi. Bir saniye daha kıpırdamasaydı bıçak muhtemelen vajinasına saplanacaktı. Maria dönüp bıçağı fırlattı Jack’in tam gırtlağına saplanan bıçak oracıkta ölmesine neden oldu. Maria bunu görür görmez kendisini yere atıp ağlamaya başladı. Beş canlı olarak girdikleri evin içinde şu anda 4 ölü ile birlikte kalmıştı. Bunları düşünecek halde değildi. Orada gözlerini kapatıp bir ağlamayı, rahatlamayı tercih etti. Bir süre kendisine geldikten sonra camdan dışarı baktı ve zifiri karanlık olduğunu gördü. Dört ceset ile birlikte aynı evdeydi. Tüm bu olanların hepsi her ne kadar Jack yüzünden olsa bile bu üç kişisinin ölümü onun elinden olmuştu. Bu saatte gidebileceği bir yer yoktu. Zaten nerede olduğuna dair bir fikri de yoktu. Cesetleri orada bırakarak evin üst katına gidip orada kalmaya karar verdi. Ama meme uçlarından kan akmaya devam ediyordu bu yüzden kendisini zayıf hissetmeye başladı. Buradan çıkıp gidebileceği bir yer olmadığının farkındaydı. O yüzden daha fazla yaşamasının bir anlamı olmadığını düşünmeye başladı. Bıçağı da alarak banyoyu bulmak için üst kata çıktı. Banyoya girdi ve küvetin tıpasını taktı. Suyu açtı ve içine girdi. Küvete su dolmaya başladı. Memesinden de akan kanlar nedeniyle küvete sanki su değil kan doluyor gibiydi. Bıçağı bileğine bastırıp bir çizik atarak kendi kendinin fişini çekti. Kısa süre içerisinde küvet kanla doldu. Kısa bir zaman içerisinde orada son nefesini vererek hayata gözlerini yumdu…. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNTİKAM